‘Yol Arkadaşım’

Haftanın ilk gününde ufak bir aradan sonra eğlenceli bir filmden bahsetmeye ne dersiniz? Aynı zamanda bu film bir Türk filmi desem yorumunuz ne olur? Bu sorulara cevaplarınız olumluysa bu akşamın filmi olan ‘Yol Arkadaşım’ dan bahsedebiliriz.

Öncelikle filmimizin konusuna bakacak olursak eğer Onur başarısız bir ilaç mümessilidir. Kurban Bayramı’na üç gün kala üç hedefi vardır; Ayvalık’taki kız arkadaşının ailesiyle tanışmak, kovulduğu işini geri kazanmak ve ilk iki hedefi yol arkadaşı Şeref’e rağmen başarmak. Onur, hedeflerini gerçekleştirmek için bir telefon uygulamasıyla tanıştığı ve tek ortak noktaları gidecekleri istikamet olan Şeref ile birlikte eğlence ve macera dolu bir yolculuğa çıkar. Filmin oyuncu kadrosunda da  Oğuzhan Koç, İbrahim Büyükak, Emre Kınay ve Aslı Bekiroğlu gibi isimler yer alır. Filmimizin vizyon tarihi de 2017 yılına aittir. Kaliteli ve eğlenceli komedi filmlerini izlemeyi seven biri olarak bu filmi de eğlenerek izlemiştim. Eğer siz de bu tarz bir film izlemek istiyorsanız bu filme de mutlaka bakın derim.

Mutlu, sağlıklı ve huzurlu bir akşam olsun 🙂

“Şükürler olsun ki, gençler her şeye yeniden başlıyor: Yaşamı daha iyi, daha akıllı, daha güzel bir düzene sokacaklar.”

Haftanın üçüncü gününde yine önemli bir kitaptan bahsetmeye ne dersiniz? Aynı zamanda bu kitap önerilmiş bir kitap desem yorumunuz ne olur? Bu sorulara cevaplarınız olumluysa bu akşamın kitabı olan ‘Beyaz Zambaklar Ülkesinde’ den bahsedebiliriz.

Beyaz Zambaklar Ülkesinde Rus yazar Grigory Petrov tarafından kaleme alınmış 1923 tarihli kitaptır. Yazar Grigory Petrov’un çeşitli aralıklarla çıktığı Finlandiya seyahatlerindeki notlardan oluşan eser 1800’lerin son döneminde Finlandiya halkının içinde bulunduğu durumu, cehaletten kurtulmak için başta Johan Vilhelm Snellman olmak üzere ülkedeki bir avuç Fin aydının verdiği olağanüstü mücadeleyi anlatır. Kitap, ilk defa 1923’te Saraybosna’da basılmış, kısa sürede birçok dile çevrilmiş; özellikle Yugoslavya Krallığı’nda, Bulgaristan’da ve Türkiye’de yazarın en çok beğenilen eseri olmuştur. Eser, 1925’te Bulgaristan’da yayımlandığında büyük ilgi gördü ve 1925-1930 arasında çeşitli bakanlıklar tarafından Petrov’un eserlerini halka tanıtma ve yayma konusunda çaba gösterildi. Kitabın başarısı, Bulgaristan’daki Türk aydınları aracılığıyla Türkiye’ye taşındı. Önerilmiş ve başarılı görülmüş kitapları okumayı seven biri olarak bu kitabı da son derece severek ve zevkle okudum diyebilirim. Aynı zamanda bu kitabın dili de beni son derece etkiledi diyebilirim. Eğer siz de bu tarz kitapları okumayı seviyorsanız bu kitaba da mutlaka bakın derim.

Mutlu, sağlıklı ve huzurlu bir akşam olsun 🙂

‘Bazen yürümeye başlamadan önce koşmayı öğrenmeniz gerekir.’

Haftanın ikinci gününde bir süper kahraman filminden bahsetmeye ne dersiniz? Aynı zamanda bu süper kahraman filmi hem macera dolu hem de eğlenceli desem yorumunuz ne olur? Bu sorulara cevaplarınız olumluysa bu akşamın filmi olan ‘Iron Man’ den bahsedebiliriz.

Iron Man (Türkçe: Demir Adam), 2008 yapımı, Marvel Comics Şirketi’nin yayımladığı ilk Marvel Sinematik Evreni filmidir. Demir Adam isimli çizgi romanın beyazperde uyarlamasıdır. Robert Downey Jr., filmin kahramanı Demir Adam’ı canlandırmıştır. Filmde oyuncuya Terrence Howard, Gwyneth Paltrow ve Jeff Bridges eşlik ediyor. Filmin devamı 2010 yılında gösterime girdi ve başrolde yine Robert Downey Jr. oynadı. Tony Stark, Afganistan’da Amerikan Generallere yeni silahının sunumunu yapar. Dönüş yolunda bir takım terörist tarafından saldırıya uğrarlar. Tony ve yanındaki askerler Stark malı silahlarla vurulmaktadır. Askerler ölür. Tony tutsak edilir. Teröristler ondan yeni silahından kendilerine yapmalarını isterler. Kendisiyle tutsak edilen Yinsen adında bir adam akü yardımıyla Tony’nin vücuduna isabet eden şarapnel parçalarının kalbine gitmesini engellemiş ve onun hayatını kurtarmıştır. İlk küçük bir ark-reaktörü yaparak Tony’nin göğsüne yerleştirirler. Bu şarapnel parçalarının kalbine gitmesini engeller. Sonra birlikte silah yapıyor gibi görünüp gizliden bir zırh yaparlar. Zırh tamamlanınca teröristeler durumu anlar ve saldırılar. Bu sırada Yinsen Tony ye zaman kazandırmak için kendi hayatını feda ederek teröristleri oyalar ve ölür. Tony, teröristleri öldürür ve oradan kaçar. Amerikan askerleri onu bulur ve evine döner. Yaşadığı olaylar onu değiştirmiştir. Artık silah üretmeyeceğini ilan eder. Ortağı Obadiah Stane bundan memnun olmaz. Tony yeni bir zırh için çalışmalara başlar. Zırh tamamlanınca Afganistan’a gider ve oradaki teröristlere saldırır. Silahlarını yok eder. Bu arada Tony’yi öldürmeleri için teröristleri tutanın Obadiah Stane olduğu anlaşılır. Obadiah evinde Tony’yi felç eder ve ark-reaktörünü söküp onu ölüme terk eder. Obadiah Şirkette kendisine Tony’nin zırhına benzer bir zırh yapmıştır. Tony ölmek üzere iken yedek ark-reaktörünü J.A.R.V.I.S getirir ve Tony göğsüne takar. Obadiah zırhı ile demir adam zırhı kapışır. Obadiah ölür. Tony, kendisinin “Demir Adam” olduğunu basına söyler. Süper kahraman filmlerini ve özellikle Robert Downey Jr. filmlerini izlemeyi seven biri olarak bu filmi de son derece keyifle izledim diyebilirim. Eğer siz de bu tarz filmleri izlemek istiyorsanız bu filme de mutlaka bakın derim.

Mutlu, sağlıklı ve huzurlu bir akşam olsun 🙂

‘Diğerleri dışımdan konuştuğumu duysa deli olduğumu düşünürler dedi ama deli olmadığıma göre umurumda değil.’

Haftanın ilk gününde bir dünya klasiğinden bahsetmeye ne dersiniz? Aynı zamanda bu kitabın daha önce karikatürize edilmiş şeklinden bahsetmiştik desem yorumunuz ne olur? Bu sorulara cevaplarınız olumluysa bu akşamın kitabı olan ‘Yaşlı Adam ve Deniz’ romanından bahsedebiliriz.

Öncelikle kitabımızın yazarı Ernest Hemingway’dir ve Bilgi Yayınevi’nden çıkmaktadır. Filmin konusuna bakacak olursak eğer yaşlı bir Kübalı balıkçının açık denizde Gulf Stream’e kapılmış olarak dev bir kılıçbalığıyla olan can yakıcı mücadelesini son derece sade ve kuvvetli kelimelerle anlatır. Bu hikâyesiyle Hemingway, yenilgiye karşı cesaret, kayba karşı şahsi başarı temasını kendine has modern üslubuyla yeni baştan heykelleştirmiştir. Kitabımızın baskı yılına bakacak olursak da karşımıza 2006 yılı çıkar. Klasikleri okumayı seven biri olarak bu klasiği de son derece severek ve zevkle izledim diyebilirim. Aynı zamanda kitabın dili de son derece akıcıydı. Eğer siz de bu tarz kitaplar okumak istiyorsanız bu kitaba da mutlaka bakın derim.

Mutlu, sağlıklı ve huzurlu bir akşam olsun 🙂

‘Mike sen korkunç değilsin. Hem de hiç değilsin. Ama sen korkusuz birisin!’

Haftanın son gününde son derece eğlenceli bir filmden bahsetmeye ne dersiniz? Aynı zamanda filmimiz aslında küçük de olsa bir seri desem yorumunuz ne olur? Bu sorulara cevaplarınız olumluysa bu akşamın filmi olan ‘Sevimli Canavarlar Üniversitesi’ ne bakabiliriz.

Öncelikle filmimizin vizyon yılı 2013’e aittir ve aslında ‘Sevimli Canavarlar’ filminin devamı gibi gözükse de aslında başlangıcı niteliğindedir. Peki bu filmde ne anlatılmaktadır? Mike ve Sully Sevimli Canavarlar’dan (Monsters, Inc.) sonra yeniden beraberler! Canavar olmak öğrenilebilir! Bu sefer maceranın öncesine, ikilinin üniversite günlerine dönüyoruz. İkilinin henüz sıkı dost olmadığı ve hatta ilk tanıştıklarında aslında çok da iyi anlaşamıyor olduklarına tanık oluyoruz filmin başında fakat daha sonra bu sıkı dostluğun nasıl başladığına , birbirlerinin farklılıklarına nasıl tahammül ederek bunların üstesinden geldiklerini görüyoruz. Animasyon filmlerini izlemeyi seven biri olarak bu filmi de son derece keyifle izledim diyebilirim. Aynı zamanda ilk filmdeki dostluğun nerelerden geldiğini bilmek de beni eğlendirdi. Eğer siz de haftanın son gününde eğlenceli bir animasyon filmi izlemek istiyorsanız bu filme de mutlaka bakın derim.

Mutlu, sağlıklı ve huzurlu bir akşam olsun 🙂

‘Okumak bir çeşit organik gereksinimdir bende.’

Haftanın en eğlenceli gününde yine değişik tarzda bir kitaptan bahsetmeye ne dersiniz? Aynı zamanda bu kitap son derece ilgi çekici desem yorumunuz ne olur? Bu sorulara cevaplarınız olumluysa bu akşamın kitabı olan ‘Bir Dinozorun Anıları’ kitabından bahsedebiliriz.

Öncelikle kitabımızın yazarı Mina Urgan’dır ve Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkmaktadır. Mina Urgan ‘Bir Dinozorun Anıları” nda açık yürekli, yalın ve naif bir dille anlatıyor; kendini, çevresindekileri ve bir coğrafyada olan biteni… Halide Edip, Necip Fazıl, Abidin Dino, Neyzen Tevfik, Sait Faik, Yahya Kemal, Ahmet Haşim, Atatürk ve başka pek çok isimle zenginleşmiş bir ömrü…” Mina Urgan’ın anılarını bazen coşkuyla bazen buruklukla ama hep gülümseyerek okuyacaksınız. Anı kitaplarını okumayı seven biri olarak bu kitabı da son derece severek ve zevk alarak okudum diyebilirim. Aynı zamanda kitabın içerisinde edebiyat açısından birçok önemli ismin yer alması da beni çok etkiledi. Eğer siz de anı kitaplarını seviyorsanız bu kitaba da mutlaka bakın derim.

Mutlu, sağlıklı ve huzurlu bir akşam olsun 🙂

‘Nefes aldığın sürece mücadele etmeye devam et.’

Hafta içinin son gününde ilgi çekici ve son derece macera dolu bir filmden bahsetmeye ne dersiniz? Aynı zamanda bu film son derece ilgi çekici ve sizi mücadelenin tam göbeğine götürecek desem yorumunuz ne olur? Bu sorulara cevaplarınız olumluysa bu akşamın filmi olan ‘Diriliş’ ten bahsedebiliriz.

Filmle alakalı ve teknik detaylara bakacak olursak eğer Diriliş (özgün ismiyle The Revenant), Alejandro G. Iñárritu’nun yönettiği, 2016 yılında gösterime giren biyografik western gerilim filmi. Senaryo Michael Punke’nin 2002’de yayınlanan aynı adlı romanından uyarlanarak Iñárritu ve Mark L. Smith tarafından yazıldı. Filmde sınır sakini Hugh Glass’ın (1780–1833) hayatından esinlenildi. Filmin oyuncu kadrosunda Leonardo DiCaprio, Tom Hardy, Will Poulter ve Domhnall Gleeson yer almaktadır. Filmin konusuna bakacak olursak eğer 1823 yılında kürk avcısı Hugh Glass (Di Caprio) sefer aramasında iken sonradan Dakota Territory olacak olan yerde ayılar tarafından vahşice saldırıya uğrar ve yaralanır. Yoldaşlarından John Fitzgerald (Hardy) Glass’ın genç yarı Kızılderili oğlunu öldürürken kendisini de soyar ve ölüme terk eder. Fakat Glass hayatta kalır ve kağnı ile 200 mil kadar gidip kendisine ihanet edeni bulmak ve oğlunun intikamını almak için arayışta bulunur. Filmle alakalı ilginç bir ayrıntıya bakacak olursak eğer vejetaryen olan Di Caprio film için bizon ciğeri ve çiğ balık yemiştir. Film izlemeyi seven biri olarak bu filmi de büyük bir keyifle izledim ve hem çekimlerinden açılarından hem kurgunun başarısından hem de oyunculuklardan son derece etkilendim ve kendimi o dünyanın içinde hissettim. Eğer siz de böyle hissetmek istiyorsanız bu filme de mutlaka bakın derim.

Mutlu, sağlıklı ve huzurlu bir akşam olsun 🙂

“…Düşünmek, her zaman acı veren ,ağır bir iştir…”

Hafta içinin dördüncü akşamında bizi alıp başka yerlere götürecek bir yazarın kitabından bahsetmeye ne dersiniz? Aynı zamanda bu kitabın yazarının adını en az bir kere duymuşsunuzdur desem yorumunuz ne olur? Bu sorulara cevaplarınız olumluysa bu akşamın kitabı olan ‘Gün Olur Asra Bedel’ den bahsedebiliriz.

Öncelikle kitabımızın yazarı Cengiz Aytmatov’dur ve aslında bir haykırış kitabıdır. Yedigey Cangeldi, cepheden döndükten sonra Kazak bozkırlarında küçük bir tren aktarma istasyonunda çalışmaya başlar. Burada şahit olduğu ve uzak geçmişinden hatırladığı olaylar, aslında yekpare bir coğrafyaya kâbûs gibi çöken bir siyasî rejimin gümbür gümbür çöküşünün sebepleridir. Aytmatov, insanı yok sayan ve onu makineleştirmek isteyen sistemin aslında niçin çökmeye mahkûm olduğunu bu romanında da gösteriyor. Yedigey, ölen emektar arkadaşı Kazangap’ın cenazesini mezarına götürürken, kendisinin ve milletinin geçmişini, acı-tatlı, düşündürücü yanlarıyla bir bir gözlerinin önünden geçirir. O gün, “asra bedel bir gün olur” onun için. Geçmişi, bugünü ve yarını büyük ustalıkla bir arada sunan Aytmatov, “Demiurg” uzay araştırmaları programı neticesinde keşfedilen bir uygarlığın, insanlarla iletişim kurma çabalarının yerküredeki yansımalarını gösterirken, adeta bizleri aynada kendimizle yüzleşmeye davet eder. Kazangap’ın götürüldüğü Ana-Beyit mezarlığı adını, Nayman Ana adlı efsanevî bir kadının orada gömülü olmasından alır. Aytmatov; Nayman Ana’nın hikâyesini verirken, dünyaya “mankurt” kavramını hediye eder. Aytmatov tanışıklığı bu kitapla başlamış biri olarak bu kitabı okuduktan sonra aslında ne kadar geç kaldığımı fark ettim. Eğer siz de bir yerden tanışıklığınızı başlatmak istiyorsanız bu kitaba da mutlaka bakın derim.

Mutlu, sağlıklı ve huzurlu bir akşam olsun 🙂

Umut

Haftanın üçüncü gününde biraz da drama kaymaya ne dersiniz? Aynı zamanda bu filmin konusu da sizi son derece etkileyecek desem yorumunuz ne olur? Bu sorulara cevaplarınız olumluysa bu akşamın filmi olan ‘Umut’tan bahsedebiliriz.

Öncelikle yukarıda da dediğim gibi filmimiz dram türündedir ve 2009 yapımı bir filmdir. Filmin konusuna bakacak olursak eğer Yılmaz gurbet ellerde hapishaneye düşmüştür. Seneler geçtikten sonra memleketi Şarköy’e geri döner. Fakat döndüğünde ailesini darmadağın bulur. Bebekliğinden beri görmediği 6 yaşındaki oğlu Umut ise artık babasına yabancılaşmış vaziyettedir. Yılmaz oğluna yakınlaşmak için çabalarken onun hayattan uzaklaştığı gerçeğiyle karşılaşınca onun için çabalamaktan başka çaresi yoktur. Fakat bunun için karşısına çıkan bir teklif, Yılmaz’ı zorlu bir seçime sürükler. Dram filmlerini izlemeyi seven biri olarak bu filmi de sinemada izlemiştim ve özellikle son kısmına yakın çok fazla ağladığımı hatırlıyorum. Eğer siz de rahat bir ağlayayım diyorsanız bu filme de mutlaka bakın derim.

Mutlu, sağlıklı ve huzurlu bir akşam olsun 🙂

‘Tembellik çok kötü bir hastalıktır; hemen, daha çocukken iyileştirmek gerekir bu hastalığı; büyüdükten sonra iyileşmez artık.’

Haftanın ikinci gününde yine bir dünya klasiğinden bahsetmeye ne dersiniz? Aynı zamanda bu klasik son derece ilgi çekici desem yorumunuz ne olur? Bu sorulara cevaplarınız olumluysa bu akşamın kitabı olan ‘Pinokyo’dan bahsedebiliriz.

Öncelikle kitabımızın yazarı  Carlo Collodi’dir ve kitabımız aynı zamanda bir çocuk romanıdır. Carlo Collodi’nin 1881 yılında yazdığı ve bir çocuk gazetesinde tefrika olarak yayımladığı eser, gördüğü ilgi üzerine 1883’te kitap olarak basıldı. 260’tan fazla dile çevrilerek dünyanın en çok dile çevrilmiş kitapları arasına girdi. Çocuklar düşünülerek yazılan bir roman olması bakımından tarihi bir önem taşıyan eser, modern çocuk edebiyatının ilk örneklerindendir. Romanın bel kemiğini, “Yalan söylemek, bir çocuğun sahip olabileceği en kötü huydur” ifadesi oluşturur. Pinokyo, küçük bir çocuğa dönüşen bir kukladır; fakat bu kukla akıllı uslu bir çocuk olma niyetine rağmen, daha önceki yaramazlık, tembellik, umursamazlık ve muziplik alışkanlıklarını bırakamaz; bu alışkanlıklar onun başına olmadık işler açar. Klasikleri okumayı seven biri olarak bu klasiği de son derece severek çocukluktan itibaren okumuştum. Hala bile etkileri devam ediyor diyebilirim. Eğer siz de bu tarz bir klasik okumak istiyorsanız bu kitaba da mutlaka bakın derim.

Mutlu, sağlıklı ve huzurlu bir akşam olsun 🙂